Yazı,şiir,sinema ve öykülerden keyif alanlarla bir paylaşım denemesi,... Hoşgeldiniz sefalar getirdiniz

Wednesday, June 02, 2010

yoksa bu kedi umuda mı hamile?


severmisiniz kedileri?


öyle Siyam, Van filan değil,

genelde sokakta çöplerde olan,

düpedüz bildiğimiz kedi işte...


yoksa yeri biraz daha geride midir?

ne de olsa vefalı bir hayvan değildir.

gerekçeler çeşitlidir.

örneğin;

materyalisttir,

liberaldir,

bencildir,

"ne kadar ekmek o kadar köfte"dir.

bu sıfatların ne kadarı suçtur bilinmez ama,

Sheakespeare'in "who is digging on my grave" sonesinde, anılan olamamıştır.

***

“ben demeyi utanarak söyleyen”,

“birşey istemeyi sıkılarak yapan”lardan oldum.

genelde vefalı idim;

tüm çalıştıklarıma olduğum gibi hümanist ve alabildiğine samimi davrandım.

“önce başkaları demeyi” nedense çok sevdim.

“yardım istenmeden koşmayı” marifet sandım.

tabii çoğu meslek çalışanı gibi

kilo aldım,

saçlarım döküldü,

gözlerim, midem ve dişlerim her gelen yılı bir önceki yıldan daha kötü karşılar oldu.

***

sokakta bir kedi var...

değişik bir kedi.

çoğu kedinin aksine, oldukça çirkin.

pis, şişman, kulakları farklı,

gözleri bakışından buz gibi,

renkleri de değişik.

siyah-beyaz-gri ve kahverengi.

bu kedi iki yavruyu yalıyordu.

dişi olduğunu anlamadığımdan "yavrularını yiyen baba kedi" efsanesi sandım

epey bir pakladı,kokladı, temizledi,

yanlarına gideyim dedim ama yorgun, baygın bir vaziyetteydiler.

***

bu kedi tuhaf sesler çıkarıyor,

miyavlama denemez.

ağlama da değil.

ağıt yakma belki...

deli gibi dolanıyor,

tüm araçların altında o tertemiz ettiklerine bakıyor.

7 gün oldu susmadı.

***

dolaştığım onca şehirde,

gördüğüm onca insanda

aklımda ne kaldı?

koca bir boşluk,

kırgınlık,

insanlar, sen onları seviyorsun diye seni sevmek zorunda değilmiş.

hatta, bazıları ben onları temizlerken, beni pisletmekteymiş!

***

yaşam bütün açıklığıyla ve acımasızlığıyla üzerinize iner çoğu zaman.

“ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar” ı öğretir.

Özetle;anneniz,

babanız,

can kardeşiniz

3-4 dost yüzlü sonradan edinme kardeşiniz.

yaşadıklarımızdan öğrendiğimiz ise

bizlere geçtiğimiz yıllardan miras kalanlardır sadece.

***

çirkin ve tuhaf kedinin yavrularını, altına saklandıkları araç kalkarken ezmiş.

bunu annesinden önce anlamış olmanın hüznündeyim.

aynen meslek yaşamımın dalgalı ve altında kalanı ezen o ağır yapısı gibi.

bazen annesinden önce anlamış olsanız da hiçbir şey değişmez.

ve bir an gelir

görürsünüz,

"kuvvet, akılı esir alır"

yaşarsınız,

"ölçüsüz güç ,başarı sarhoşluğunda, güzeli çirkin eder"

öyle şairlerin dediği gibi doluluğunca yaşanılmıyor kolayca.

hele, bir ağaç gibi tek ve hür yaşamak.

“tek geldim tek giderim” demek,

belki de tek mutlak gerçek!

o sonsuz doğuya geçen kapıdan eğilmeden geçebilmek!

bir orman gibi kardeşçesine

yarin yanağından ayrı her şeyde ortaklığa

inanmaksa her daim geçerli ama sadece iyilerin ortak gördüğü bir ütopya.

bu canlı rüyaya inananlardan başka konuşabileceğiniz olamayan,

cahil cesaretince epey ağır yaralanan,

kedi gibi olmamız istenen belki de gereken

ama bu yaşam bizim

bu rüya da


yoksa bu kedi umuda mı hamile?


--
Baris Emek Ergin

About Me

http://edebiyat1903.blogspot.com/ http://arkadyasitesi.blogspot.com/