Atatürkçülük ideolojisi anayasa’dan çıkarılmalı imiş,
Böyle buyurmuş Zerdüşt değil ,anayasa profesörü AKP Mersin vekili Zafer Üskül,
Bu ciddi çıkış konuşulur elbet, çok detay konuşulması da gerek.
Yine aynı eksende, aşağılama olarak gelen Laikçiler ve Türkiyelilik sözleri çokça duyulur , konuşulur oldu.
Ancak şu 14 nisan ruhu denen ve Tandoğan’da doğan “bin’dirilmiş” kıtalarla rövanşı alacak gibi duran güçlü halk iktidarı sayesinde,
Çankaya’ya 16 yıldızlı sancağın üstüne türbanı dikerken, 15 devleti batırmış olan atalarımızla aynı yolda olduğumuzu vurgulayacağız gibi görünüyor.
2007 Seçiminin esas ve tek mağduru Atatürkçülerdir.
Ne yaşama şekillerine yönelik korkularına adres bulabilmişler, ne de saflarını sık tutarak “Sıradan Faşizme” geçit yok diyebilmişlerdir.
Öte yandan 2. cumhuriyetçi, ordu düşmanları ve büyük sermaye gibi tartışmasız galiplerden olan simitçi, kahveci, gazozcu kardeşlerime çok ama çok kırgınım. Yok yıllardır onların umurunda olmadığımı ama onları umursadığımı biliyorum fakat hangi zihniyet ülkesini İslam ülkesinden ayıran , petrolsüzken en itibarlı Müslüman çoğunluğun yaşadığı modern bir cumhuriyetin temelini sarsar, bindiği dalı kesmeye kalkar.
Masum Bir bebekten, badem bıyıklı AKP’li nasıl yaratıldı diye soruyorum?
Küçükten itibaren başlayan göç, okumada fırsat eşitsizliği, işsizlik, aydın despotizmi, bir sürü kardeş akraba çocuklar,
sırada beklemeyen, yerlere tüküren, hasbelkader geçtiği sofrada bıçağı gerekli görmeyen, saygısızca araba kullanan , toplu taşım vasıtalarını itiş kakış kalitesizliğe iten gençler
deodorantsız teni ile ter kokusuna boğan, orta refüjlerde ve kavşaklarda mangalı bir ara haberleşme enstrümanı gibi yakan,
ayak kokusunu ağır gül kolonyası ile bastırılan camilerde karşılaştığım bilcümle yani eğitilse de kültürsüz “yüce” ana-babaların
yarattığı bu ucube seçim sonucu için diyecek söz bulamıyor ancak yaptıkları seçime de saygı gösteremiyorum.
İstikrar kılıfında ki söylemleriyle etnik köken Mandacılarla, ölümüne mallarımızı satıp savan borsa aşıklarıyla, yüzsüzce –onursuzca ısrar eden AB kapısının kullarıyla, kökten Atatürk düşmanlarıyla epeydir dostluğum yoktu ama halkıma küskünlüğüm yeni, bu ilk kez oldu.
Her ne kadar “yılgınlık yok direniş var “sözünü sevsem de bu aralar kulağımda yine ve yeniden aynı nakarat
“kimdi giden, kimdi kalan
Giden mi suçludur her zaman?
Ne zaman başlar ayrılıklar
Dostluklar biter ne zaman?”
(C) 2007 Barış Emek Ergin YASAL UYARI: Bu mesajım dahil blog ve bu listelerde yayınlanmış tüm yazı ve mesajlarım sadece bu listeler (ODTU Insaat,Ted-Odtu ve Ankara koleji mezunları) üyeleri tarafından ve sadece liste içinde okunabilir. Yazılarımın kısmen veya tamamen elektronik veya başka bir ortamda yayınlanması ancak tarafımdan izin alınması ile olanaklıdır. Bunun dışında böyle bir tasarruf T.C. ve Uluslararası Copyright kanunlarına aykırı olacaktır.
Yazı,şiir,sinema ve öykülerden keyif alanlarla bir paylaşım denemesi,... Hoşgeldiniz sefalar getirdiniz
Saturday, July 28, 2007
Monday, July 02, 2007
Ben O gün Öldüm Gülüm
O gün bir öylesine gündü kiminiz için,işte öyle sıradan yavan ve mesai saatlerinin arasında belkide iş arama koşusunda yitip gitti.
Bitmesi de gerekirdi normal olarak ,öyle aylar boyu süren günler olmaz ki .
Bitmedi benim günüm veya sizinki de belki.
Yine bir keskin iç bulantısı hakimdi.
İçimin havası Ankara’nın 78 kışı gibi ağırdı.
Aydınlık görmememi sağlamıyor,köy irisi kuru şehir kasvete hakimim derken ,sevgilim o denizi olan şehir beni ferahlatamıyordu.
Ben her sene iki kere böyle olurum ,bekliyordum bu kasveti ve hiçte gecikmeden geldi oturdu en güzel yerime,kalbime ve komut yolladı beyine bir düş hekimi yazısı gibi
” ben bugün kan pompalamıyorum,sen bir hal çaresini buluver benim aklım başka bir yerlerdeyken görevimi yapamayacağım."
Beyin her zaman ki rasyonel tavrıyla bu duygusal kalbe yanıt verdi
"saçmalama,bir insan öldü diye sende ölümü düşünemezsin ve ölü sevicilik-nekrofili uymaz sana."
hani 10 yıl komşuluk yaptığın Ertuğrul Özkök yazmış :
“Sivas’ı böylesine anmamalı,...”
aklını başına almalı diyen beyine kalp cevabı yapıştırdı
"vefa boza markası mı sor o iyi yazara ”
Bu ikilemi hep yaşarım ve bu çatışma kolay bitmez bilirim.
Kalbimin sesini dinleyerek sizlere aktarmazsam çektiklerimi nasıl rahatlanır ki?
Sen Yanmazsan/Ben Yanmazsam/nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa dediğince şairin,
Nerede o aydınlık
Her yer makberde ki gibi zifiri karanlık
Ve nerede güzel insanlar
Korkuyorum
Ben her 2 temmuz böyle olurum birde 24 ocak
Ancak ben eminim bu işin sonu doğruya ulaşacak
Ve dilerim her şey güzel olacak, sadece film adı olarak kalmayacak
2 temmuz 1993 Pakistan’da otoyol yaparken ekrandan gördüm
ve İnönü’yü düşününce rahatladım mutlaka çözerdi mutlaka bir şeyler yapar o Madımak Adlı kalleş mekanı bir "Sivas Ellerinde Türküm Çalınır"a döndürmezdi.
Yapmadı,yapamadı,yaptırmadılar belki ,ben küstüm ona kırıldım çok ağladım ve hiçbir şey değil benimkisi biliyorum.
37 kişi mezara girdi,100 kişi hapse atıldı ve toplum ikiye ayrıldı ne yazık.
“ unutmak ve af etmek iyilerin öcüdür”
Öç almak istemiyorum,unutamıyorum bir insanın diğerine yapabileceği en büyük kötülüğü hem de din adına yapmasını.
Ve bu din eksenli zihniyetin ülkemi idare etmesine.
Menemen olayı benzeri bir anti laik kalkışmanın Maraş gibi bir ayrımcılıkla desteklenmesidir ,Sivas Olayları.
Ve alevi olmasam da sünni Müslüman kimliğim engel değildir çığlığıma ölenlere,hapiste çürüyeceklere ,
kendi notalarımla bestelediğim requiemi mırıldanmama ve farklı değildir asla türban için ölenlere duyduğum hüzünle.
Sivas’ı ,Uğur ‘u unutamıyorum ve tarihin yurdumda 90ların ilk yarısında tekrar yazıldığını , kanla sabitlendiğini duyumsuyorum.
Ve sizlere Sivas’ta katledilen Metin Altıok’un dizeleriyle veda etmek istiyorum;
Günlerden öyle bir gündü
Üstüne tarih düştüğüm
Gözümün önüne geldi birden
Balkıyan güzel yüzün
Ve yüreğim yandı söndü
Ter bastı avuçlarımı
Bir işlek kovan uğultusu
Kapladı kulaklarımı
Uzandım usulca cigarama
Yavan ömrüme katık
Ben O gün öldüm gülüm
Bir daha ölmem artık
Barış Emek Ergin temmuz 2002 istanbul,
düzenleme 2 temmuz 2007 ankara
Bitmesi de gerekirdi normal olarak ,öyle aylar boyu süren günler olmaz ki .
Bitmedi benim günüm veya sizinki de belki.
Yine bir keskin iç bulantısı hakimdi.
İçimin havası Ankara’nın 78 kışı gibi ağırdı.
Aydınlık görmememi sağlamıyor,köy irisi kuru şehir kasvete hakimim derken ,sevgilim o denizi olan şehir beni ferahlatamıyordu.
Ben her sene iki kere böyle olurum ,bekliyordum bu kasveti ve hiçte gecikmeden geldi oturdu en güzel yerime,kalbime ve komut yolladı beyine bir düş hekimi yazısı gibi
” ben bugün kan pompalamıyorum,sen bir hal çaresini buluver benim aklım başka bir yerlerdeyken görevimi yapamayacağım."
Beyin her zaman ki rasyonel tavrıyla bu duygusal kalbe yanıt verdi
"saçmalama,bir insan öldü diye sende ölümü düşünemezsin ve ölü sevicilik-nekrofili uymaz sana."
hani 10 yıl komşuluk yaptığın Ertuğrul Özkök yazmış :
“Sivas’ı böylesine anmamalı,...”
aklını başına almalı diyen beyine kalp cevabı yapıştırdı
"vefa boza markası mı sor o iyi yazara ”
Bu ikilemi hep yaşarım ve bu çatışma kolay bitmez bilirim.
Kalbimin sesini dinleyerek sizlere aktarmazsam çektiklerimi nasıl rahatlanır ki?
Sen Yanmazsan/Ben Yanmazsam/nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa dediğince şairin,
Nerede o aydınlık
Her yer makberde ki gibi zifiri karanlık
Ve nerede güzel insanlar
Korkuyorum
Ben her 2 temmuz böyle olurum birde 24 ocak
Ancak ben eminim bu işin sonu doğruya ulaşacak
Ve dilerim her şey güzel olacak, sadece film adı olarak kalmayacak
2 temmuz 1993 Pakistan’da otoyol yaparken ekrandan gördüm
ve İnönü’yü düşününce rahatladım mutlaka çözerdi mutlaka bir şeyler yapar o Madımak Adlı kalleş mekanı bir "Sivas Ellerinde Türküm Çalınır"a döndürmezdi.
Yapmadı,yapamadı,yaptırmadılar belki ,ben küstüm ona kırıldım çok ağladım ve hiçbir şey değil benimkisi biliyorum.
37 kişi mezara girdi,100 kişi hapse atıldı ve toplum ikiye ayrıldı ne yazık.
“ unutmak ve af etmek iyilerin öcüdür”
Öç almak istemiyorum,unutamıyorum bir insanın diğerine yapabileceği en büyük kötülüğü hem de din adına yapmasını.
Ve bu din eksenli zihniyetin ülkemi idare etmesine.
Menemen olayı benzeri bir anti laik kalkışmanın Maraş gibi bir ayrımcılıkla desteklenmesidir ,Sivas Olayları.
Ve alevi olmasam da sünni Müslüman kimliğim engel değildir çığlığıma ölenlere,hapiste çürüyeceklere ,
kendi notalarımla bestelediğim requiemi mırıldanmama ve farklı değildir asla türban için ölenlere duyduğum hüzünle.
Sivas’ı ,Uğur ‘u unutamıyorum ve tarihin yurdumda 90ların ilk yarısında tekrar yazıldığını , kanla sabitlendiğini duyumsuyorum.
Ve sizlere Sivas’ta katledilen Metin Altıok’un dizeleriyle veda etmek istiyorum;
Günlerden öyle bir gündü
Üstüne tarih düştüğüm
Gözümün önüne geldi birden
Balkıyan güzel yüzün
Ve yüreğim yandı söndü
Ter bastı avuçlarımı
Bir işlek kovan uğultusu
Kapladı kulaklarımı
Uzandım usulca cigarama
Yavan ömrüme katık
Ben O gün öldüm gülüm
Bir daha ölmem artık
Barış Emek Ergin temmuz 2002 istanbul,
düzenleme 2 temmuz 2007 ankara
Subscribe to:
Posts (Atom)
Links
About Me
- bee
- http://edebiyat1903.blogspot.com/ http://arkadyasitesi.blogspot.com/