Yazı,şiir,sinema ve öykülerden keyif alanlarla bir paylaşım denemesi,... Hoşgeldiniz sefalar getirdiniz

Wednesday, October 24, 2007

sehitlerimize olen ve oldurenlerin olmayacagi gunlere

1 siir 1 resime bakti gunlerden birgun

Hani olmaz ama belki masal olsun istedi ;

1 kahve fincani vardi o suluboya resimde

Trakya isi ya da iznik belki ama mutlaka ince bir ruh eseriydi

Aynen ressami bilinmeyen bir tabloydu

mesela seker ahmet pasa tadinda

Yillardir kendilerini resimde ve gercekte tamamlayan bu iki parca can

Altliginin solmus sirlarina uzulen;

bu kulbu kopuk fincan

Digerine bunu hissetirmemeye ozenliydi

Iclerinde tuttuklari aci kahve

Sanki onlar gibi idi

Kara,koyu, agir ama sicak

Ve o siiri dinledi o resim

Diyaribekirli ahmet ariften

`Sus, kimseler duymasın,
Duymasın, ölürüm ha.
Aymışam yarı gece,
Seni bulmuşam sonra.
Seni, kaburgamın altın parçası.
Seni, dişlerinde elma kokusu.
Bir daha hangi ana doğurur bizi?

Ruhum...
Mısra çekiyorum, haberin olsun
Çarşıların en küçük meyhanesi bu,
Saçları yüzümde kardeş, çocuksu.
Derimizin altında o ölüm namussuzu...
,,,
Ağlıyor yeşil.`

Tam 25 yil olmus

Siirin resme seslenmemesi

Resminde ona aradigini gosterememesi

40 binleri bulmus

Kardesin kardesi vurmasi

Kahve fincanin altligindan ayrilmasi

Terorun tabutlara sardigi al bayraginda,

sehitlerin kara kurdelesinin golgesinde

susmus siir, kararmis resim

uzgunmus kahve fincani

bir de ipekmendil

Cok eski bir anneanne sandiginin ta en dibinde

Kenarlari islemeli

bembeyazken beje donen tertemiz bir mendil

Aslinda yasanmamis asklari anlatmasi gerekirken

bir dogumgununde kalp olup sevgiliye verilemeyen

bir bej

ipek

islemeli

mendil

Bir genc kiz cocugun gozlerindeki yesillige gidiyor elinde olmadan

Bu kez titrek solgun Edip Canseverin siiri duyuluyor

`
Boynu bükük duruyorsam eğer
içimden böyle geldiği için değil
Ama hiç değil
Ah güzel Ahmet Abim benim
insan yasadığı yere benzer
O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
Suyunda yüzen balığa
Toprağını iten çiçeğe
Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
...
Minibüslerine, gecekondularına
Hasretine, yalanına benzer
Anisi işsizliktir
Acısı bilincidir
Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir
Ne kadar benziyoruz Türkiye`ye Ahmet Abi.
...
Ve bir kaşın yukarı kalkık
Sevmen acele
Dostluğun cabuk
...
Kıl gibi ince İstanbul yağmurunun altında
Esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen
Kadının ütülü patiskalardan bir teni
Upuzun boynu
Kirpikleri
Ve sana Ahmet Abi
uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki
Sofranı kurardı
Elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı
Cezaevlerine düşsen cigaranı getirirdi
Çocuklar doğururdu
Ve o çocukların dünyayı düzeltecek ellerini işlerdi bir dantel gibi
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar...

Bilmezlikten gelme Ahmet Abi
Umudu dürt
Umutsuzluğu yatıştır

Onlar ki, hepsi
Bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler
Ah güzel Ahmet Abim benim
Gördün mü bak
Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
Ve dağılmış pazar yerlerine memleket
Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
Gelse de
Öyle sürekli degil
Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
O kadar çabuk
O kadar kısa
işte o kadar.

Ahmet Abi, güzelim,

bir mendil niye kanar
Diş değil, tırnak değil,

bir mendil niye kanar
Mendilimde kan sesleri.`

Baris Emek Ergin

Uskup Makedonya Ekim2007

About Me

http://edebiyat1903.blogspot.com/ http://arkadyasitesi.blogspot.com/