Yazı,şiir,sinema ve öykülerden keyif alanlarla bir paylaşım denemesi,... Hoşgeldiniz sefalar getirdiniz

Friday, August 10, 2007

anadolumdan 2 gercek kadin kesiti

Aylardan Ağustos,
Yıllardan 2007,

Birinci kadın Susuz Köy Ankara’dan,
Oran ormanı yanı yürüyüş yolunda gece saat 11 de,
Siyah bir Sorento Jeep içinde
Yoldan kaldırıma çıkmış,
Ağaca vurmuş,
Farları ve kontağı açık,
Hava yastıkları üzerine yaslanmış
Hıçkırıyor, katılarak ağlıyor
Ayağı 4-4 lük bir ritmi istemsiz vuruyor
Bronzlaşmış yüzü bayılacak gibi
Yaşı 35,
Güzel değil ama İstanbul’un bakımlı ve baktıran kadınlarından farksız
Arabanın camına yaklaşıldığının farkında bile değil,
Ağlamaktan midesi buruluyor,
Çıkaramıyor ama kasılıyor,
20 dakika kadar sonra siyah bir 2008 7.35 BMW geliyor,
“Eşiyim” diyor
“Tartıştıkta biraz”
Biraz?
Oysa çoktan polise haber verilmiş
Ve malum bu zamanda kimseye güven yok ya
Ardından karakol ve ambulans
Sonrası muğlâk,
Ne yaşadılar?
Neydi bu ölümüne kavga?
Anlaşılması çok zor
Hele ki uzaktan,
Tek merakım değer miydi?

İkinci Kadın Erzurum’un Çat ilçesinin bir köyünden,
Ankara da ki ile aynı yaşlarda bir kadın ama 50lerinde gösteriyor.
Simsiyah çarşaftan çıkan yorgun gözleri,
Ve onu çerçeveleyen kırışıklıkları söylüyor.
Hastanede,
Bayan doktor istiyor,
6 gündür ateşliymiş,
Halsizliği artık iş yapmasına engel olunca,
Beyi bir getireyim demiş.
Ahıra hayvanlara girdiğinde,
Kulağını bir şey kaşındırmış
Köy yeri olur öyle durumlar deyip geçilmiş

Maalesef ilk teşhis,
Kene ısırmasına bağlı Kırım Kongo hastalığıymış.
Ne o nefis Kırımı gördü, ne de kendinden yoksul Kongo’yu oysa.
Ve korkarak göreceğimden
Yüzünü tekrar örttü
Ve belki de son yolculuğuna giderken
Son 2 gününde yine inandığı gibi namuslu yaşamayı istedi

İster Ankara’da, ister Erzurum’da
İster Mali, Bamako’da, ister Afganistan Herat’ta
Çocuklar gibi
Kadınlarda ağlatılmasın, dövülmesin
Öldürülmesin demek kolayda
Uygulamak o kadar zor ki

Keşke 60 yıl öncesinin Nazım’ın dizeleri artık geçerli olmasa

“ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri,
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve karasabana koşulan
ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar
bizim kadınlarımız .....”



Barış Emek Ergin Erzurum 2007

About Me

http://edebiyat1903.blogspot.com/ http://arkadyasitesi.blogspot.com/